13 -> 15 Örf ve Adet
04:44Toplumsal ve Kollektif Hafıza Olarak Örf ve Adet Taraması
Çalışmamız Kasım 2006 tarihinde Kosova Prizren Dragaş Beldesine Bağlı Gora köylerine yaptığımız ziyaret ile başlatıldı. Çalışma esnasına ziyaret etmiş olduğumuz bir çok köyde tüm topluluk kesimleri ile görüşme imkanı bulduk. Bu anlamda kadın, erkek, yaşlı genç dengesini gözeterek onlara başta kendilerini nasıl tanımladıklarından başlayarak, kültürel değerlerinden örf adetlerine varan bir çizgide bir çok sorular yönettik. Ancak konu ile daha derinlemesine bilgi sahibi olmak için Gora’lı aydınların da görüşlerine müracaat ettik.
Bu anlamda ilk etepta Abdullah Rahte, Abdullah Tatlıcı, Yahya Maznikar, Musa Djinjo (Dinç), Isa Mutas, Emrullah Redzeplari, Ramadan Redzeplari, Bayram Hoca, Enes Ensar, Esat Bekirovski gibi Gora’nın önde gelen aydınlarının görüşlerini de alarak, Gora örf ve adetleri konusunda tespitlerde bulunulmuştur. Bu ilk izlenimler bizde özellikle Türkiye’de ve Orta Asya’da Kazak ve Kırgız adetleriyle Gora’lılarınkiler arasında önemli benzerlik ve paralellikler olduğunu saptama imkanını vermiştir.
Örf adet taraması için yaptığımız mülakatlar sonucunda adet ve gelenekler bakımından özellikle Türkiye Türkleri ve Orta Asya’da Kazak ve Kırgız topluluklarının adetleriyle önemli benzerlik ve paralellikler tespit edilmiştir. Goralıların adetleri beş ana başlık altında ele alınacaktır.
Yemek ve sofra kültürü
Gora’da bir tarım kültürü geçmişinin olmadığı, köken itibariyle hayvancılığın daha baskın olduğu bir yaşama tarzına sahip oldukları görülmüştür. Baskın yaşama tarzları dikkate alındığında, Orta Asya Bozkır coğrafyasından Balkanlara göçmüş, geçmişinde göçerlik olan bir topluluk oldukları, mutfak kültürlerinde de kendini gösterir. Benzeri durum bugün Orta Asya’nın göçebe halkları olan Kazak ve Kırgızlarda da söz konusu olup yemek kültürleri büyük ölçüde hayvani gıda ağırlıklı beslenmeye dayanır2.
Gora’da bir tarım kültürü geçmişinin olmadığı, köken itibariyle hayvancılığın daha baskın olduğu bir yaşama tarzına sahip oldukları görülmüştür. Baskın yaşama tarzları dikkate alındığında, Orta Asya Bozkır coğrafyasından Balkanlara göçmüş, geçmişinde göçerlik olan bir topluluk oldukları, mutfak kültürlerinde de kendini gösterir. Benzeri durum bugün Orta Asya’nın göçebe halkları olan Kazak ve Kırgızlarda da söz konusu olup yemek kültürleri büyük ölçüde hayvani gıda ağırlıklı beslenmeye dayanır2.
Goralıların yemek kültüründe yemekleri hayvani gıdalar daha ağır basar. Özellikle et, süt, peynir, tereyağı temelli beslenme, Türkiye’de ekşimik olarak bilinen özel yaptıkları peynir Goralıların en bilinen yemekleridir.
Goralılarda baba evin büyüğü olarak sofraya oturmadan ya da yemeğe başlamadan evin diğer üyeleri sofraya oturmaz ve yemeğe başlamaz.. Benzer davranış biçiminin Kazak , Kırgız ve Anadolu Türklerinde görmemiz mümkündür3.
Doğumla ilgili adetler
Goralılar, bebek doğduğundaeğer akşam doğduysa, doğumunun ilanı sabah vaktine bırakılır. Bebek doğduğunda onu tuzlu suyla yıkarlar. Aynı adet Anadolu Türklerinde yaygın bir şekilde uygulanmaktadır4.
Bebeğin doğumu münasebetiyle,eğer ailenin hali vakti yerindeyse, küçük baş hayvan kesilebilir. Bu adetin benzerine Kazaklarda da yaygın bir şekilde rastlanır.
Bebek doğduğu gün o ailede düğün başlar, şerefine büyük baş hayvan kesilir. Akşamüstü eve köyün genç kızları ve delikanlılar toplanıp bebek bekçiliği yaparlar5.
Goralılarda erkek çocuk daha fazla tercih sebebidir. Bu eğilim, Anadolu ve Orta Asya Türk topluluklarında da görülür. Neslin devamı ve Ocağın tüttürülmesi düşüncesi ön plandadır6. Ancak, erkek çocuğun daha çok tercih edilmesi, sadece Anadolu ve Orta Asya’ya has bir olgu değildir. Dünyanın başka yerlerinde de yaygın olduğunu ifade edebiliriz.
Goralılar bebeğin doğumunun 40.gününde yemek daveti verir, mevlit okuturlar. Ayrıca, hediyeler ve bahşişler dağıtırlar. Kazaklar ise, ise erkek çocuğun 37–39. gününde kız çocuğun ise 42–44. gününde kırkını yapar ve yemek daveti verir, bunun için bir küçükbaş hayvan keserler7. Goralılar, bebeğe kırkından sonra nazar değmesin diye boncuk ya da altın nazarlık takarken, aynı şekilde Anadolu’da bebeğe ve çocuklara nazarlık takma son derece yaygın bir gelenektir8.
Goralılarda evin en yaşlı kadını bebeği beşiğe yatırır. Kazaklarda ise, bebek kırkından çıktıktan sonra onun dedesi ile ninesi veya ana babası tüm komşu ve köyleri toplar ve beşiğe yatırma töreni yaparlar. Beşik üzerine yedi türlü temiz ve değerli eşya konulur. Bebeği beşiğe yaşlı ve tecrübeli kadınlar yatırır9.
Goralılar, bebek doğduğunda
Bebeğin doğumu münasebetiyle,
Bebek doğduğu gün o ailede düğün başlar, şerefine büyük baş hayvan kesilir. Akşamüstü eve köyün genç kızları ve delikanlılar toplanıp bebek bekçiliği yaparlar5.
Goralılarda erkek çocuk daha fazla tercih sebebidir. Bu eğilim, Anadolu ve Orta Asya Türk topluluklarında da görülür. Neslin devamı ve Ocağın tüttürülmesi düşüncesi ön plandadır6. Ancak, erkek çocuğun daha çok tercih edilmesi, sadece Anadolu ve Orta Asya’ya has bir olgu değildir. Dünyanın başka yerlerinde de yaygın olduğunu ifade edebiliriz.
Goralılar bebeğin doğumunun 40.gününde yemek daveti verir, mevlit okuturlar. Ayrıca, hediyeler ve bahşişler dağıtırlar. Kazaklar ise, ise erkek çocuğun 37–39. gününde kız çocuğun ise 42–44. gününde kırkını yapar ve yemek daveti verir, bunun için bir küçükbaş hayvan keserler7. Goralılar, bebeğe kırkından sonra nazar değmesin diye boncuk ya da altın nazarlık takarken, aynı şekilde Anadolu’da bebeğe ve çocuklara nazarlık takma son derece yaygın bir gelenektir8.
Goralılarda evin en yaşlı kadını bebeği beşiğe yatırır. Kazaklarda ise, bebek kırkından çıktıktan sonra onun dedesi ile ninesi veya ana babası tüm komşu ve köyleri toplar ve beşiğe yatırma töreni yaparlar. Beşik üzerine yedi türlü temiz ve değerli eşya konulur. Bebeği beşiğe yaşlı ve tecrübeli kadınlar yatırır9.
Goralılarda lohusa kadınlar bir kemerle bellerini bağlarlar. Lohusalık 42 gün sürer, lohusa kadının hastalanmasın diye üzerine düşerler. Benzeri adete Türkiye ve Orta Asya Türklerinde rastlamak mümkündür. Bu anlamda Anadolu’da “lohusanın kırk gün mezarı açıktır” ifadesi Anadolu Türklüğünde konunun benzerliğini vurgulamaktadır.
Çocuğun ilk konuşması da önemli bir sevinç kaynağıdır. Goralılar çocuk ilk defa konuşmaya başladığında hediyeler verirler. Kazaklarda ise, bu durum önemli bir sevinç kaynağı olup daha geniş çerçeveli ritüellerle kutlanır. Çocuk konuşmaya yeni başladığı zaman çabuk konuşsun arzusuyla konuşma töreni yapılır. Koyunlar kesilir, çocuğa koyun dili yedirilir. Sonra çocuk kurutulmuş koyun bağırsağıyla bağlanır ve ondan konuşacağına dair yemin istenir ve o da üç defa konuşacağım diye söz verir10. Burada önemli bir ayrıntıya dikkati çekmek gerekirse, Kazaklar çocuğa koyun dilini çocuk akıcı konuşsun diye yedirirken, Goralılar koyun dilini kekeme olan çocuklara akıcı konuşsun diye emdirirler.
Goralılarda iki ablası ölen erkek çocuğun kulağına ölmesin diye küpe takılır. Çok eskiden bebeğin ağzına ihtiyar kadınlar tükürük sürerlerdi.
Goralılarda bebeğin kesilen saç ve tırnakları saklanır. Ayrıca her kim olursa olsun bütün kesilen tırnaklar toprağa gömülür. Benzeri şekilde Kazaklarda bebeğin saçı ve tırnağı kısaltıldıktan sonra saç beze sarılır ve muskaya konularak sağ omzuna takılır. Tırnağı ise toprağa gömülür. Genelde çocuğun saçının toprağa atılmadığı, kimsenin geçmediği ıssız yerlere gömüldüğü görülür11.
Goralılar bebeğin saçını tıraş ederler, ancak başında bir perçem bırakırlar.
Bebek kız ise, perçemine boncuk takılır. Kazaklar, erkek çocuk olduğunda, eskiden nazar değmesin diye onun saçlarını kesip kafasının tam ortasında bir tutam saç bırakıyorlardı. Bu saç zamanla uzadığında çeşitli boncuklarla ve değerli taşlarla süslenerek örülüyordu. Bu perçem gibi saç kuyruğuna aydar denilmekteydi12.
Başta perçem bırakma, sadece Goralı ve Kazaklara özgü bir olay değildir. Orta Asya’da yaygın olan bu âdetin bir uzantısı olarak Orta Anadolu’da bazı Yörük topluluklarında erkekler, başlarında sadece perçem ile dolaşırlar13.
Goralılarda bebeğin kesilen saç ve tırnakları saklanır. Ayrıca her kim olursa olsun bütün kesilen tırnaklar toprağa gömülür. Benzeri şekilde Kazaklarda bebeğin saçı ve tırnağı kısaltıldıktan sonra saç beze sarılır ve muskaya konularak sağ omzuna takılır. Tırnağı ise toprağa gömülür. Genelde çocuğun saçının toprağa atılmadığı, kimsenin geçmediği ıssız yerlere gömüldüğü görülür11.
Goralılar bebeğin saçını tıraş ederler, ancak başında bir perçem bırakırlar.
Bebek kız ise, perçemine boncuk takılır. Kazaklar, erkek çocuk olduğunda, eskiden nazar değmesin diye onun saçlarını kesip kafasının tam ortasında bir tutam saç bırakıyorlardı. Bu saç zamanla uzadığında çeşitli boncuklarla ve değerli taşlarla süslenerek örülüyordu. Bu perçem gibi saç kuyruğuna aydar denilmekteydi12.
Başta perçem bırakma, sadece Goralı ve Kazaklara özgü bir olay değildir. Orta Asya’da yaygın olan bu âdetin bir uzantısı olarak Orta Anadolu’da bazı Yörük topluluklarında erkekler, başlarında sadece perçem ile dolaşırlar13.
Göbeğe iki düğüm atılır. Goralılarda çocuğa isim vermede evin en büyüğü olan dede önceliklidir. Anadolu’da da aynı şekilde çocuğa ismi evin büyüğü verir14. Kazaklar da ise, göçebe hayatının gereği olarak daha iç içe toplu yaşama tarzı nedeniyle, çocuğa isim vermede öncelik o beldenin büyüğüne ya da komşu ilçenin büyüğüne aittir15.
Sünnet adeti, Islamlaşma süreciyle birlikte, Türklerin ve diğer bir çok Müslüman topluluğun kültürüne giren bir unsurdur. Goralılarda sünnet yaşı 5-7 yaş arasıdır. en geç 7 yaşında çocuğun sünnet ettirildiği görülmektedir. Okula gitmeden sünnet ettirmek tercih edilir. Genelde sünnet Haziran Eylül arası yapılır.
Erkek çocuğun sünnet derisi saklanır. Kazaklarda sünnet için en uygun yaş olarak 5, 7 veya 9 yaşları belirlenmiştir. Kazaklar çocuklarını genellikle yaz sonları veya sonbahar başlarında sünnet etmektedirler16.
Erkek çocuğun sünnet derisi saklanır. Kazaklarda sünnet için en uygun yaş olarak 5, 7 veya 9 yaşları belirlenmiştir. Kazaklar çocuklarını genellikle yaz sonları veya sonbahar başlarında sünnet etmektedirler16.
Her bir Goralı yedi göbek atasının adlarını bilmek durumundadır. Aynı şekilde Kazaklarda ve diğer Orta Asyalı topluluklarda aynı durum geçerlidir. Çocuk 7-9 yaşlarına geldiğinde ona baba tarafından başlayıp tüm akrabaları, anne tarafından akrabaları, dedeleri, tüm şeceresi öğretilir. Çocuğa yedi ceddini öğretmek her babanın başlıca görevidir17. Dikkat çekici olanı Goralı ailelerin yedi kuşak öncesine kadar atalarının isimlerini bilmekle beraber, Arslan, Demir, Turan gibi Türkçe isimlerin varlığına rastlanmasıdır. Bu isimlerin varlığı Islam öncesi dönemden bakiye kaldıkları düşüncesini çağrıştırmaktadır.
0 yorum