142, 143 Yer isimleri

02:10














Çalışmamız 16. yüzyıl ortalarında gerçekleştirilmiş bir tahrir1 kaydından yola çıkarak oluşmuştur. Bu tahrirde kaydedilen karye (köy), mezra’a ve çiftlik isimlerinin farklı hususiyetlere sahip olduğunu görülmesi toponimik bir değerlendirme ile kıymetli çıkarımlar yapılabileceği fikrinin uyanmasına sebep olmuştur.

Bu manada bugünkü Makedonya’nın önemli şehirlerinden Üsküp, Kalkandelen (Tetovo) ve Kırçova’ ya ait yerleşim merkezlerinin isimlerini birlikte bir değerlendirmeye tabi tuttuk. Ortaya çıkan tablo, bu yer isimlerinin, geçmişe dönük olarak, zannedildiği gibi sadece bir Slav mirasının değil Osmanlı öncesi ve dönemine ait değişimleri de ihtiva ettiğini göstermiştir.

Osmanlı Hâkimiyeti Öncesinde Balkanlarda Türkler ve Yer isimlerindeki Yansımaları
Türklerin Asya’nın bozkırlarında başlayan ve gittikçe yayılan bir düzen içerisinde batıya doğru gelerek Avrupa topraklarına kayışı, tarihi veriler göz önüne alındığında MS. IV. yüzyıla tarihlendirilir. Bu tarihlerde Attila’nın tesis ettiği Batı Hunları (Avrupa Hunları) MS. 454 yılında dağılınca Avrupa’nın doğusunda bir iktidar boşluğu yaşanmış ve yeniden başlayan göç dalgası bu sırada Kafkas bölgesinde yerleşmiş bulunan Avarları güçlü bir konuma getirmiştir.

Hatta bu göç sırasında Avar hâkimiyetine giren Türk topluluklarından bir kısmı zamanla Bulgar adını alarak bugünkü Bulgarların atalarını oluşturmuşlardır.

Kafesoğlu bu grubun önceleri Ak-Ogur ya da Onogur adını taşırken sonraları Bulgar adını aldıklarını ifade eder2. Rasonyi çalışmasında Bulgar kelimesinin Türkçe bir kelime olan Bulğar olduğunu söyler ve manası karışmak, karışık olan bu kelimenin, topluluğun Hunlar ile olan kaynaşmalarına nispeten kullanıldığını kaydeder3. Bu değerlendirme 1922–1939 yılları arasında Bulgaristan’da gerçekleşen arkeolojik kazılarla netleşmiş ve kabul edilmiştir.
Karpat, Bulgarların bölgeye yerleşmesinden çok uzun zaman sonraya kadar Türkçeyi, özel isimlerini kullandıkları gibi idarecilerine de han unvanını verdiklerini ifade etmiştir4. Ayrıca 1186 yılında yeniden tesis edilen İvan-Peter Asen kardeşlerin Bulgar Devleti’nde idarecilerin çoğunlukla Kumanlardan oluştuğu da yine bugün kabul görmüş bir görüştür5.

Avarlar Karadeniz’in kuzeyine VI. yüzyıl sonlarında gelmişlerdir. Özellikle 568 yılından itibaren Avrupa’da önemli bir güç olmuşlardır6. 626 İstanbul kuşatmaları kudretlerinin ne derecelere ulaştığını gösterir önemli bir tarihi gerçektir. Ancak bu yüzyıl sonlarında hâkimiyetlerindeki Bulgarların güçlenmesi ile Avar kudreti zayıflamış ve 726 yılında yıkılmışlardır. Bu yıkılış öncesinde Avarların bölgede bıraktıkları izleri bugün artık yabancı araştırmacılar da kabul etmektedirler7.

Bulgarlar ve Avarlar sonrasında, Avrupa’nın önce kuzey doğusunda, sonra da daha güneyinde Balkanlarda etkin rol oynayan Türk toplulukları Peçenek, Uz (Oğuz)lar’dır. 870’den itibaren Kırım’ın da bir kısmını ele geçirerek İdil- Volga bölgesine hâkim olan Peçenekler yaklaşık 150 yıl buralarda kalmışlardır. Bu süre içerisinde Slavlar içerisinde meydana getirdikleri kargaşa ve iletişim kopukluğu özellikle Balkanlarda çok mühim neticeler doğurmuştur. Uzlar ve Kumanlar XI. yüzyıldan itibaren Peçenekleri takip ederek Karadeniz’in kuzeyinden Avrupa ya
geçmişler ve Slavların içine düştükleri kargaşa ortamından faydalanarak iktidar
boşluğunu doldurmuşlardır.

Peki, bütün bunlar oluyorken Makedonya’da neler oluyordu? Makedonya miladi yılların başlarında Roma’ya yenilerek İskender sonrası şaşalı iktidarını kaybetmiş ve imparatorluğun hâkimiyetine girmişti. Roma egemenliğinden sonra ise MS IX. yüzyılın ilk yarısında Slav istilasına uğramış; sonrasında bunu Bulgar istilası takip etmiştir. Bulgarların menşe itibari ile Türk olmalarının, dillerinden alışkanlıklarına kadar birçok hususiyetleri ile, Makedonya’da bir Türk tesiri yarattığını söylemek yanlış olmayacaktır. 1014’de Bizans tarafından yıkılan Bulgar İmparatorluğu ile birlikte Makedonya da Bizans İmparatorluğu'nun egemenliğine girmiş, bu durum, Müslüman Türkler (Osmanlılar) Balkanlara gelinceye kadar devam etmiştir.

Çalışmamızda Osmanlı öncesi / döneminde Üsküp, Kalkandelen ve Kırçova’da meydana gelen Türkleşmenin izleri üzerinde durmaya çalışacağız.

Üsküp; bugün sadece Makedonya’nın değil belki de Avrupa’nın en eski yerleşim merkezlerinden biridir. Üsküp’e dair önemli bir çalışmaya imza atan Salih Asım Bey, Dardanlar sonrasında MÖ 210 yılında II. Filip’in Üsküp’ü işgal ederek Prizren ve Priştine’ye kadar tüm bölgeyi ele geçirdiğini ifade eder. Roma kumandanı Metellus’un şehri ve bölgeyi fethi MÖ 148 yılına rastlar. Roma’nın burayı fethi sonrasında kurulan şehre ilk zamanlarda Toresyum, sonra da Skupi adı verilmiştir.

Bölgeye bugünkü Üsküp adı Türklerin buraları fethi sonrasında Arapça’da “suların akması” manasına gelen üsküp kelimesine istinaden verilmiştir8.

Kırçova; Uskana adı verilen antik bir kent üzerine kurulmuştur. Şehir kaynaklarda ilk olarak Bizans imparatoru II. Basil döneminde (11. yüzyıl) Kitsavis adıyla zikredilir. 1257–1259 tarihlerinde Sırp Krallığı tarafından işgal edilmişse de kısa sürede yeniden Bizans hâkimiyetine girmiştir. Sırp kralı Milutin 1282 ve 1297’de Kırçova’yı yeniden fethetmiş, bu tarihten sonra burası Osmanlı hâkimiyetine kadar Sırpların elinde kalmıştır. Sırp hâkimiyetinin son döneminde bir süreliğine Pirlepe merkezli Kraljevic Makro Prensliği’nin bir parçası olmuştur.

Bu dönemde bir süre şehir Katin Grad adı ile anılır.

Belki ilgilenirsin

0 yorum

Adbox

Subscribe